Bu aralar sıkça konuşulan kolajen konusuna değinmek istedik. Öncelikle kolajen nedir? Sorusunu cevaplayalım.

 Kolajen vücudumuzdaki proteinlerin yaklaşık %25’lik kısmını oluşturan, derimizin %75’lik kısmını meydana getiren önemli bir proteindir.

Kolajen dokulardaki, hücrelerin arasında bulunan, hücre aralarını dolduran ve onları destekleyen kompleks bir yapıdır. Ayrıca su ve mineralleri tutar ve doku gerginliğini ayarlar. Çoğunlukla deri, tendonlar, iç organlar, kemik, kıkırdak ve bağ dokuda bulunur ve vücut tarafından doğal yollarla üretilir. Kolajen, doku hücreleri arasındaki boşlukları dolduran lifli yapısı ile deri dokusunun esnekliğini, parlaklığını ve yumuşaklığını sağlar. Kemik ve kıkırdak dokusunda destek görevini gören madde de kolajendir.

En az 16 tip kolajen vardır , ancak vücuttaki kolajenlerin  % 80 – 90’ı tip 1, 2 ve 3’ten oluşmaktadır. 

 

KOLAJEN EKSİKLİĞİNDE NELER GÖRÜLÜR?

 Yaşlanma, sigara ve alkol, vücuttaki oksijen azlığı, beslenme yetersizlikleri, güneş ve diğer dış etkenler nedeniyle 20’li yaşların ortalarından itibaren vücutta kolajen sentezi azalır. Kronolojik yaşlanma genetik programa bağlı olduğundan sonuçları bireysel farklılıklar gösterir. Bu farklılıklar kolajen ve elastindeki biyokimyasal değişikliklere bağlı olmakla birlikte deri, deri ekleri, sinirler ve deri fonksiyonlarını etkilemektedir.

Kolajen kaybı sonucunda deri esnekliğini, parlaklığını ve yumuşaklığını kaybeder, donuklaşır, kırışır ve kahverengi lekeler başta olmak üzere renk değişiklikleri oluşur. Bunun sonucunda deride sarkmalar ve kırışıklıklar meydana gelmektedir.

Kolajen sentezinin azalması sonucunda benzer bir durum da, bağ doku ve kıkırdaklar için geçerlidir. Yaşlanma ve diğer nedenlerden ötürü kolajen sentezinin azalmasıyla bağ doku ve kıkırdaklar esnekliğini kaybeder ve osteoporoz, romatizma başta olmak üzere çeşitli rahatsızlıklar meydana gelir. Önemli bir protein ve amino asit kaynağı olan kolajenin sentezinin azalması ile yaraların geç iyileşmesi, yorgunluk ve performans düşüklüğü gibi semptomlar da görülmektedir.

 

YÜKSEK MİKTARDA KOLAJEN İÇEREN BESİNLER

Dana eti, tavuk, balık, yumurta beyazı yüksek miktarda kolajen içermektedir. Özellikle kemikli etler ve suları, kılçığıyla yenilen küçük balıkların (hamsi, istavrit gibi) kolajen içeriği yüksektir. Ayrıca antioksidan içeriği yüksek sebze ve meyveler ( A ve C vitamini ); turunçgiller (greyfurt, portakal, limon, mandalina), domates, pancar, havuç, bal kabağı, kırmızı biber gibi besinler, kolajen üretimini desteklerken, yıkımını da yavaşlatır. Beslenmenizde mutlaka yer alması gereken besinlerdir.

 

KOLAY YOLDAN KOLAJEN ELDE ETME YOLU NEDİR?

KOLAJEN DEPOSU JELATİN! Jelatin kemik, deri ve hayvansal kaynakların bağ dokularında üretilir. 18 amino asit ve kolajen ile birlikte yüksek oranda protein içerir.

 

EVDE JELATİN ÜRETİMİ ÇOK KOLAY!

Kemikleri tencereye koyuyoruz. Üzerine gelecek kadar su koyuyoruz. Kaynamaya başladıktan sonra kısık ateşte, 16-18 saat süre ile pişiriyoruz, ne kadar uzun süre pişirirseniz o kadar çok kolajen elde edersiniz. Suyunu süzüp, üzerinde biriken yağı alın ve katılaşan kısım yani jelatin hazırJ

Porsiyonlara ayırarak dondurabilirsiniz ve 1 yıl süre buzlukta saklayabilirsiniz. Porsiyonlar halindeki jelatininizden istediğiniz her şeye koyabilirsiniz.

Dilerseniz hazır olarak toz formundaki jelatini de satın alabilirsiniz.